Ford Motor Company, Avrupa operasyonlarını dönüştürmek ve rekabet gücünü artırmak için 4.4 milyar euro (4,8 milyar dolar) yatırım yapacağını duyurdu. Otomotiv devi, maliyetleri düşürerek ve daha verimli hale gelerek kıtadaki varlığını güçlendirmeyi hedefliyor.
Bu yatırımın önemli bir kısmı, Ford-Werke’nin mevcut borçlarını azaltmak ve yeniden yapılandırma planlarını desteklemek için kullanılacak. Ford’un Almanya’daki yan kuruluşu, bu fonları çok yıllı bir dönüşüm süreci için kullanmayı planlıyor.
Ford’un Avrupa Stratejisi Değişiyor
Ford Başkan Yardımcısı John Lawler yaptığı açıklamada, “Avrupa’da uzun vadede başarılı olmak için yapılarımızı basitleştirmeye, maliyetleri düşürmeye ve verimliliği artırmaya devam etmeliyiz” dedi. Ancak, bu yeni yatırım planı, Ford’un Almanya’daki taahhütlerini değiştirdiği anlamına da geliyor. Şirket, Alman yan kuruluşlarının yükümlülüklerini garanti altına alan koruma kalkanını kaldırarak, Ford-Werke’nin gelecekte iflas riskiyle karşı karşıya kalabileceği endişelerini doğurdu. Almanya’nın en büyük sendikası IG Metall, bu değişikliğin Ford’un operasyonlarını yeniden yapılandırma planına direnen işçi temsilcilerine baskı yapmak için bir araç olarak kullanılabileceğini savundu.
IG Metall’e göre, Ford Köln fabrikasında 2.900 kişiyi işten çıkarmayı planlıyor ancak mevcut iş güvencesi anlaşmaları nedeniyle 2032 yılına kadar bu adımı atamıyor.
Ford’un Avrupa’daki durumu ne?
Ford’un Avrupa’daki satışları 2024’te 87.174 adet azalarak şirketin pazar payının %4’ten %3,3’e düşmesine neden oldu. Bu düşüşte, Mondeo, Fiesta ve Ka gibi popüler modellerin üretiminin sona ermesi büyük rol oynadı. 2025 itibarıyla Focus da üretimden kalkacak ve Mustang dışındaki tüm binek otomobil modelleri portföyden çıkmış olacak.
Şirketin Avrupa pazarında sunduğu iki elektrikli model ise, Volkswagen platformlarıyla büyük ölçüde benzerlik taşıyor. Elektrikli araç satışlarının Avrupa’da düşüş göstermesi, Ford’un bu segmentte de beklentilerini karşılamasını zorlaştırıyor.
Ford’un yeni yatırım hamlesi, şirketin Avrupa’daki geleceğini güvence altına almak için attığı en büyük adımlardan biri olarak görülse de, iş gücü kesintileri ve maliyet düşürme politikaları nedeniyle sendikalarla gerilim yaratma potansiyeli taşıyor.
